Mutlaka
sizin de dikkatinizi çekmiştir. Son yıllarda hemen hemen her gün tükettiğimiz
sebzeler şekil ve renk olarak sürekli bir değişiminin içindeler. Bunlarla, kim
neden ve nasıl oynuyor, hiç düşündünüz mü? Biz tüketiciler, şekil ve renk
algılarımızın tarım endüstrisi tarafından yıllar içinde esir alındığı için bize
sunulan bu sebzeleri ve meyveleri doğalmış gibi tüketmekteyiz. Ama bir taraftan
da yaşı ileri olanların nostaljisi ile nerede o eski meyve ve sebzelerin tadı
ve nefaseti diye eskiyi anımsamaya çalışıyoruz. Buna rağmen, bu değişimin nedenini
ve niçinini sormuyoruz. Ama görsel ve yazılı medyada, yapılan bu üretimlerin
beslenmemiz yanında, sağlığımızı da tehdit ettiğini yetkin ağızlardan pür
dikkat dinliyoruz.
Öncelikle
konuyu anlayabilmek ve bilinçli tüketim yapabilmek için meyve ve sebzelerimizle
kimin ilgilendiğini bilmek zorundayız. Tarımda tüm üretim şekillerinde ana girişi genetik materyaldir. Bu bitkisel üretimde ise tohum veya fidandır. Bu genetik
materyallerin, meyve ve sebzeleri üretecek olan tarım sektörüne bir şekilde
sunulması gerekir. Evimize
gelen tarımsal ürünlerin çok özet olarak başlangıç süreci bu şekildedir.
Peki,
bu genetik materyalleri üreten kimlerdir? Bu sorunun cevabını gelişmiş bir
toplum olarak bilmek zorundayız. Bunu bildiğimiz andan itibaren tükettiğimiz
bitkisel ürünleri çok daha iyi anlayacak ve tüketimlerinde neler olabileceğini
ve bizleri bekleyen tehlikelerin de neler olduğunu bileceğiz.
Günümüzde
gerek hayvansal ve gerekse bitkisel genetik materyalleri üreten ve
pazarlayanlar, bilim ve teknolojide ileri olan ülkeler ve uluslararası
şirketlerdir. Bu durumda bizim gibi bilim ve teknolojide yeterli gelişmeyi
sağlayamamış ülkelerin konumu nedir? Yanıt çok kısa ve nettir. Bu alanda bizim gibi gelişmekte olan ülkeler
yalnızca genetik materyalleri üreten ülke ve şirketlerin pazarıdır. Bugünkü
liberal ekonomi içinde bu pazarları canlı ve elde tutmak için tüm uğraşlar
mubahtır. Son zamanlarda gıda endüstrisinin de devreye girmesi ile tüketim, hem
gelişmiş ve hem de gelişmekte olan ülkelerde tavan yapmış durumdadır.
Sebze
ve meyvelerdeki değişimleri kimin yaptığını belirttikten sonra bu
değişikliklerdeki amaç nedir, yani neden ve niçin sorularının yanıtı aranmalıdır.
Burada amaç gerek bunların üretimini yapacak tarım sektörü ve gerekse bunları
pazarlayacak olan şirketlerin ekonomik çıkarlarını artırmak ve korumaktır.
Tarım sektörü hastalık ve zararlılara dayanıklı birim alandan fazla ürün
aldığında mutlu olurken, pazarlamayı yapacak şirketler ise albenisi yüksek,
depolamaya ve taşımacılığa dayanıklı, raf ömrü uzun olan ürünlerle mutlu
olacaktır.
Bitkisel
üretimde son yıllarda gelişen diğer bir üretim teknolojisinin biz tüketiciler
tarafından bilinmesin de ayrıca yarar vardır. O da bitkisel üretimde ana kaynak
olan toprak ve iklim faktörlerini yok
sayan topraksız kültür uygulamalarıdır.
Peki,
yukarıda anlatıldığı şekilde üretilen ürünün biz tüketicileri ilgilendiren
yönleri nelerdir:
o
Öncelikle yeni ıslah yöntemleri ile
üretim miktarı eski üretim yöntemlerine göre çok artmıştır. Böylece hemen hemen
herkes yılın her ayında istediği sebze ve hatta sınırlıda olsa meyveyi uygun
fiyatlarla satın alabilmektedir. Bu modern tarımın bizlere sunduğu bir
ayrıcalıktır.
o
Ama madalyonun birde arka yüzü vardır.
Islahı yapılan tohum melez (hibrit) karakterinde olup, tohum her yıl üretici
firmadan alınmak zorundadır. Yani bizim gibi ülkeler genetik materyal
bakımından dışa bağımlıyızdır.
o
Son 20-25 yıl içinde biyoteknolojideki
ilerlemeler sonucu hayatımıza genetiği değiştirilmiş ürünler girmiştir. Bu
halen tüm dünyada tartışılan başlıca konudur.
o
Ayrıca
yukarıda değinilen üretim şekilleri agrokimyasallara (üretimde kullanılan
kimyasal maddeler) çok bağımlıdır. Üretim süresince besin maddeleri olarak
makro ve mikro elementlerin sürekli olarak bitki kullanımına sunulması bir
zorunluluktur. Ayrıca entansif tarım şekli uygulandığı için herbisit (yabancı
ot öldürücüler), ensektisid (böcek öldürücüler) ve fungisidler (Hastalık yapan
mantarlara karşı) sürekli olarak
kullanılmaktadır. Tüm bu hastalık ve zararlılara karşı kullanılan ilaçlar
PESTİSİD olarak bilinmektedir. Bugün enderde olsa hormon kullanımları da söz
konusu olabilmektedir.
o
Bunun dışında artık üretimde önemli paya
sahip topraksız üretim şeklinde toprak faktörü ortadan kalktığı için üretim
tamamen agrokimyasal kullanımına bağlıdır.
Yukarıda
kısaca vurguladığım hususların tümü, biz tüketicileri az veya çok olumsuz
etkileme potansiyeline sahiptir. Tüm bu üretim şekillerine karşı olsakta, dünya
nüfusu güncel verilere göre 7,44 milyarı geçmiş bulunmaktadır. 2050 Yılında ise
9,7 milyarı geçeceği öngörülmektedir. Ayrıca iklim değişikliklerinin tarımı
olumsuz etkileyecek olması üzerinde durulması ve bugünden önlemlerin alınması
gereken ayrı bir konudur. Bu kadar büyük bir nüfusun beslenmesinde yukarıda
olumsuz yan etkileri olan girdi ve uygulamaların kullanılması kaçınılmazdır.
Bizim gibi genetik materyal bakımından dışa bağımlı, bilim ve teknoloji fakiri
ülkelerin bundan kaçınılmaları hemen hemen imkansızdır.
Özellikle
yoğun hibrit üretiminde bize sunulan albenisi yüksek, fakat nefaseti olmayan
sebze ve meyvelerdir. Belli bir yaş gurubunun tat ve nefaset üzerine
yakınmaları bu nedenledir. Burada ıslah
esnasında göz önünde bulundurulan üretimde kantiteyi artıracak, göze hitap
edecek, raf ömrünü uzatacak, hastalık ve zararlılara dayanaklığı sağlayacak
genlerdir. Bunlar öne çıkarılırken maalesef tat ve nefaseti sağlayan genler gibi evrim esnasında insanoğlunun sağlığına hizmet etmiş birçok madde üreten gen genellikle kaybolmaktadır. Ben bu olayı gen
erozyonu olarak tanımlamaktayım.
Ayrıca
üretimin topraklı kültürde kısmen, topraksız kültürde tamamen agrokimyasallara
bağımlı olması biz tüketicileri sağlık yönünden tehdit edebilmektedir.
Gübrelerde azotun nitrit formu yanında, özellikle insektisidlerin bitkisel
gıdalara bulaşma riski, biz tüketicileri kanser başta mutasyon dahil birçok
hastalık yönünden tehdit etmektedir. İlaçlarda kullanılmalarından sonra geçmesi
gereken ve bekleme süresi olarak adlandırılan kurala mutlaka uyulması ve bu
hususun yetkililer tarafından çok iyi takibi biz tüketicilerin sağlığı için çok
önemlidir. Bizlerin bu hususları bilmemiz ve takip etmemiz ise hem kendimiz ve hem
de ailemizin sağlığı bakımından en önemli görevimiz olmak zorundadır.
Yoksa
televizyonların karşısına geçip, her konuda uzman olan medya starlarını izlemek,
maalesef sizlere pek yardımı olmayacaktır. Organik tarım hiçbir zaman yukarıda
anılan nüfusu besleyecek bir tarım tekniği olamaz. Organik beslenmek için
kırsal yaşamın seçilmesi ön koşuldur. Diğer tüm girişim ve uygulamalar ancak bu
konuda yeterli bilgisi olamayanların bilerek veya bilmeyerek kendilerini
aldatacakları bir oyundan ibarettir.
Gıda endüstrisinin yarattığı sorunlara değinmeyeceğim. Bu biz tüketiciler için başlı başına ayrı bir sorundur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder