27 Ağustos 2016 Cumartesi

KÖRFEZDE 2016 YAZ SEZONU VE AYVALIK

Ağustos 2016 ayının sonuna yaklaşıyoruz. Fakat Körfez ikliminin bu yılki kadar normallerden saptığını görmemiştim. Daha geçen yıla kadar yaz aylarında araç klimalarımızı ender kullanırken, bu yıl sürekli açık tuttuk. Ege de Temmuz ve Ağustos aylarının egemen iklim olayı poyrazdır. Evet, bu yılda poyraz bu iki ayda soluklanmadan esti. Ama her zaman kuru esen bu rüzgara bu yıl nedense nem sürekli olarak arkadaşlık etti. Bu durumda Ayvalık’tan körfeze baktığınızda daima görüntüye hakim olan Kaz dağı nedense ya silik veya görüntüde hiç yoktu. Körfezde hemen hemen herkesin bildiği bir inanış vardır. Ağustos ayının yarısı yaz, yarısı kıştır. Yani Ağustos ayının ikinci yarısında sabah kalktığınızda ince bir pantolon ve bir kalınca tişört gerekir ve saat 10 dan sonra tekrar yaza dönülür ve akşam sabah çıkardığınız tişört tekrar giyilir. Bu yıl bunları unuttuk, hatta geceleri ter içinde uyanarak Ağustos’un ikinci yarısında klima açma ya başladık. Yaklaşık bir iki hafta önce her zamanki gibi saat 6 da kalktım ve balkona çıktığımda, bu yıl unuttuğum Ege tüm görkemi ile karşımdaydı. Spontane kendimi “hoş geldin Ege” derken buldum. Ege'nin ve körfezin ne kadar muhteşemi olduğunu tekrar anımsadım. Umalım bu yıl yaşanan anomalilikler geçicidir ve küresel ısınmanın göstergeleri değildir. Fakat diğer taraftan Keremköy ’deki çiftlik evi ve komşularda bulunan derin su kuyularının bu yaz sonunda kuruduğunu da burada belirtmek isterim. Aşırı sıcaklar bölgede yapılan sebze üretimini dahi olumsuz etkiledi. Yazın zevkle tükettiğimiz ve yörede Boşnak fasulyesi olarak bilinen fasulye sıcaklar nedeniyle ilk çiçeklerini kaybettiğinden uzun bir süre pazarlarda bu fasulyeyi bulmak imkansızlaştı. Gelen az miktardaki fasulyede inanılmaz fahiş fiyatlara satıldı.
Ayvalık eski yıllara göre bu yaz havanın olumsuzluğuna rağmen kalabalıktı. Bayramlarda nüfus inanılmaz arttı. Ayvalık ve çevresi gelen misafirlerine körfezin diğer yerleşim yerlerine göre gerek gastronomi ve gerekse görsellik ve tatil aktiviteleri bakımında çok daha çeşitli ve kaliteli olanaklar sunma potansiyeline sahiptir. Her şeyden önce İstiklal savaşına kadar Rum nüfusun hakim olduğu bölge, mübadele ile Adalar, Girit, Rumeli göçmenlerinin yerleşimine açılmış etnik bakımından çok zenginliğin yaşandığı bir yer haline gelmiştir. Boşnak nüfusunda yoğun yaşadığı bu bölge gelen misafirleri şaşırtacak kadar yaşam zenginliği sunma becerisindedir. Bunlara ilave olarak son bir iki on yılda büyük şehirlerdeki hayatı yorucu bulan önemli bir kitle özellikle Ayvalık ve civarını kendine yaşam nişi olarak seçmişlerdir. Ayvalık şehri gerek mimarisi ve gerekse merkezdeki sosyal yaşamı bakımından hala gelenler tarafından pekiyi bilinmemektedir. Genellikle profesyonel turizm açısından Cunda ve Sarımsaklı öne çıkarılırken, esas zenginliğin bulunduğu eski şehir maalesef gerekli ilgiyi çekememektedir. Gelenlerin genellikle hayran kaldığı eski cunda evleri kadar ve hatta sayı ve estetik bakımından daha zengin olan Ayvalık şehir merkezi, inanıyorum ki, kısa süre sonra çok popüler bir yaşam merkezi haline dönüşecektir.


Nitekim Rumlardan kalan taş mağazalar (depolar) restore edilerek butik otellere ve kafelere dönüşmeye başlamıştır. 
Esasında Ayvalık şehir olarak bu konsept içinde değişime uğrayacağına ve dar daima esintili taş yolların otel, kafe ve restoranlar ile dolacağı zaman oldukça yakındır. Nereden mi biliyorum, çünkü Antalya, Bodrum, Marmaris'te başlayan çılgın turizm endüstrisi, Körfezde tek potansiyele sahip Ayvalık ve çevresini keşfetmeye başladı.
Kanımca Ayvalık, tüm kıyılarının yapılaşmadan uzak kalması, çok sayıda ve oya gibi işlenmiş koyları, adaları, iç denizi, şehrin tümüne yakın eski Rum mimarisini koruyan taş binaları, zeytinlikleri ve ülkemizin en kaliteli zeytinyağları, yeni ve eski zeytinyağı fabrikaları ve özellikle tuğladan gökyüzüne tırmanan bacaları, fıstık çamı ormanları ve yapılaşmadan kendini korumuş eşsiz doğası ile inanıyorum ki, tüm Ege'nin en güzel yörelerinin başında gelmektedir.
Sanayiden uzak bu bölgenin turizme açılmaya başladığı bu günlerdeki gelişimi, biz Ayvalık sakinlerini şimdiden korkutmaya başladı bile. Örneğin yakın zamana kadar yalnız yaz aylarındaki şehir içi trafik sorunu artık tüm yıla yayılmış durumda. Araçlarımız ile şehir merkezine gitme olayı artık geçmişte kaldı. Ayvalık şehrinin en büyük sorunlarının başında trafik sorunu gelmektedir. Bu konuda yetki ve sorumluk taşıyanların düşünce ve planlarını ilgili web sayfalarında görmek ve bilgilenmekte mümkün olamamaktadır. Ancak dolmuş ve belediye otobüsleri ile her yere ulaşmak mümkündür.

Körfezde son 3 yıldır yaşanan başka bir olay ise Ayvalık’ın 15 Km uzağında yakın tarihe kadar dingin bir hayat süren, zeytini ve bamyası ile tanınan Gömeç ilçesinin inşaat furyasına kurban edilmesi oldu. Çiftlik evimizin olduğu Keremköy’ e 3 Km uzakta olan bu ilçe Boşnak ve Yörük ağırlıklı oldukça şirin bir yerleşim yeridir. Yeni inşaatlarla birlikte göç almaya başlayan ilçede şimdiden trafik sorun olmaya başladı bile. Korkarım bir 5 yıl sonra bükünler nostaljik olarak anılmaya başlanacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder