13
yıldır emekliyim. Hobi derecesinde tutkun olduğum üniversitedeki görevimden
ayrılmam gerçekten güç oldu. Son 23 yıl içinde kurduğum, ulusal ve uluslararası
başarılı bir Araştırma Merkezi ile tüm çalışma hayatım boyunca hayalim olan ve
Üniversitemin dahi karşı olduğu, emekli olmadan 5 yıl önce kurmayı başardığım
ve Türkiye’nin Tarımda (bitkisel üretimde) tek TÜBİTAK Araştırma Enstitüsü
yönetimlerinden kendi isteğim dışında ayrılmak zorunda bırakıldım. Bir yıl
süresince elinden oyuncağı alınmış çocuklar gibi bağlı olduğum Bölümde zaman
harcadım ve sonuçta artık Üniversitede bulunduğum yaşta tekrar yeni hayalleri
peşinde koşmanın mümkün olmadığını idrak edince yaş haddini beklemeden
emekliliğimi istedim ve çok sevdiğim ve ikinci evim saydığım ve çok mutlu
olduğum Üniversitemden ayrıldım. Daha bebeklik çağında iken terk etmek zorunda
kaldığım TÜBİTAK Araştırma Enstitüsünü, devralanlar maalesef yaşatma başarı ve
becerisini gösteremediler. Üniversitemde kurduğum Araştırma Merkezi de tüm
etkinliğini yitirerek ulusal ve uluslararası alandan silindi.
![]() |
Üniversitede kurduğum Araştırma Merkezi ve TÜBİTAK Araştırma Enstitüsü |
Neyse
konumuz emeklilik, bu nedenle 13 yıldır sürdürdüğüm emeklilik hayatımı belki
yardımı olur güdüsüyle sizlerle paylaşmak istedim. Bunun ilk 7 yılını çiftçilik
yaparak geçirdim. Bu uğraş benim için ayni zamanda rehabilitasyon etkisi yaptı.
Çünkü tekrar hayatta sıfırdan başlayarak bir şeyler yaratma fırsatı elde
etmiştim. Çukurova’nın bereketli topraklarında Ceyhan nehrinin kenarında farklı
çeşitlerden oluşan bir turunçgil çiftliği kurdum. Bu iş para kazanmanın
ötesinde, başarılı bir akademik yaşamın ardından mutsuz ve yaralanmış olarak
ayrılmanın yarattığı travmayı iyileştirmek için benim tekrar mutluluğu ve yaşam
heyecanını yakaladığım yaşam nişim oldu. Bahçenin bulunduğu köyün içine
kurduğum çiftlik evi benim hobilerimi gerçekleştirdiğim, kümes hayvanları ve
köpeğim ile zaman geçirdiğim Adana’daki ikinci evim oldu.
- Adana'daki çiftlik evim
Adana çiftlikte kullandığım traktör |
Emekliliğimizin
ilk durağı olan İzmir beklediğimiz ve hayal ettiğimiz gibi pek heyecanlı
değildi. Bunun Üzerine benim doğum yerim olan Edremit körfezini denemek
istedik. Oğlum Adana’daki çiftlik ortaklığından elde ettiği getiriyi zeytinlik
almak için kullanmak istediğini söyledi. Böylece körfez bizi çağırmağa başladı.
Babamın memleketi Altınoluk artık yazlık evlerin işgal ettiği bir yöre haline
gelmişti. Yazlık evler tüm körfezi esir etmişti. Benim doğum yerim olan Edremit
bana dahi yabancıydı. Çünkü Edremit nüfusunun % 85 i yabancılardan, yani benim
gibi Ege’de emeklilik yaşamı hayal edenlerle dolmuştu. Ayrıca civar köylerden
ilçelere göç çok artmıştı. Körfezde bu göçten kendini kısmen koruyan tek ilçe
Ayvalık’tı. Çünkü özellikle Edremit ve Burhaniye’de yapılan çok katlı ve ucuz
evler hayallerini gerçekleştirmek isteyen emekliler için bir çekim merkezi
oluşturmuştu. Bu olay her tarafın sit alanı olması nedeniyle Ayvalık’ta
gerçekleşmemiş ve bu sayede bu ilçe diğer körfez ilçelerine göre fazla göç
almamıştı. Bunun üzerine Ayvalık bizim için İzmir’den sonra ikinci yerleşim
yerimiz oldu. Oğlum zeytinlik aldı, doğal olarak bakımı ve diğer işleri emekli
babasına düştü. Çünkü kendisi eşi ile birlikte Üniversitede okuyan kızlarının
yanına İstanbul’a gitmişlerdi. Yukarıda
yazdığım gibi yaşım artık tarım alanında uğraşmama izin vermiyordu. Bunun
üzerine burada yaygın olan zeytinliklerin kiraya verilmesi beni bu uğraştan
kurtardı. Fakat benim bir kazancım oldu. Ayvalık’ta çiftlik kurarken bir çiftlik
binası araç ve gereçlerin saklanacağı açık ve kapalı depolar, yağların muhafaza
edileceği depolar için sahile 2 Km uzaklıkta çok şirin çekici bir köyde satın
alınan ev ve arazi benim hobi alanım haline geldi.
Ayvalık’ta ev ve yazlığım
olmasına karşın, eşimle beraber hayatımızın çoğu köyde çiftlik evinde
geçmektedir. Köyün Çanakkale İzmir kara yolunda olması denize yakınlığı, köyü
özellikle İstanbullular için çekim merkezi haline getirmiştir. Halen bu küçük
köyde 15 den fazla yabancı ev sahibi olmuş ve yılın önemli bir kısmını burada geçirmektedir.
Köy Gömeç ilçesine 3 Km Ayvalık merkeze 10 Km uzakta olup, bu iki ilçenin
mahallesi gibidir. Fakat sürekli olarak çiftlik evinde kalamadığımız için
hayalim olan Saanen keçilerine maalesef sahip olamadım. Bunun için damlar
yaptırmamıza karşın, çiftlikte yardımcı olarak işe alınan aileler nedense bu
olaya sıcak bakmadılar. Yeri gelmişken bir hususu daha vurgulamak isterim.
Artık köy yaşamı birçoğumuzun hayal ettiğinin çok ötesinde olup, üretimden çok
tüketime dönük bir yapıya dönüşmüştür. Köyde artık yumurta, ekmek, yoğurt,
peynir ve benzeri tüketim malzemeleri bakkallardan satın alınmaktadır. Kış
hazırlıkları artık çok gerilerde kaldı. Ayni olayı kısmen de olsa Çukurova’da
yaşamıştım. Nitekim Çukurova köylerinde bugün Turunçgil üretiminin % 70 inden
fazlasını üreten bu köylerdeki evlerde narenciye ağacı göremezsiniz. İşin
ilginç tarafı limon yerine hala limon tuzunu kullanılmaktadırlar.
Keremköy'deki çiftlik evim |
Emeklilikte
zamanınızı geçirebileceğiniz hobilerinizin olması işin olmazsa olmazıdır. Ama
çevre baktığımda toplumumuzun bu bakımdan oldukça ilgisiz olduğunu görüyorum.
Kadınlarımız biz erkeklere göre daha sosyal olmaları nedeniyle çevre ile
dostluklar kurmaları çok daha kolay olabilmektedir. Erkekler bu açıdan oldukça
asosyal görünmektedir. Bu nedenle erkeklerin kendi kendilerine yetecek
uğraşları olması hayatın bu evresinin de keyifli geçmesi için elzemdir.
Çok
şükür bu konuda herhangi bir sıkıntım olmadı. Dostlarımın bileceği gibi
hobilerim hatta sosyalleşmemi dahi engelleyecek boyutlarda hayatıma
hakimdirler. Emekliliğimi ilk yıllarında çiftlik uğraşları yanında mutfakla ilgilenmeye başladım. Özellikle benim gibi çalışma hayatında laboratuvarın
ağırlıklı olduğu meslek sahiplerinin mutfakta bazı denemelere girmesi oldukça
heyecanlı olmaktadır. Büyük şehir yaşamında olmayan ama bana şansımın bir lütfu
olan gerek Adana ve gerekse Ayvalık’ taki çiftlik hayatı sürekli fiziksel
olarak doğanın içinde olmama imkan vermiştir. Ayvalık’ta köydeki çiftlik
evimizde hemen hemen tüm meyve ağaçları yanında çok sayıda zeytin ve enginarlar
ve bunlardan elde ettiğimiz ürünlerin işlenmesi zamanın nasıl geçtiğini
unutturmaktadır. Son yıllarda aklınıza gelebilecek tüm reçellerin, kışlık
domates konservelerinin yapımı, bu yıl bol ürün aldığım eriklerden pestil
yapımı, elma, armut, erik gibi meyvelerin kurutulması tüm yaz aylarımızı
doldurmaktadır.
Bunun
yanında halen internette 3 farklı Blog yazmaktayım. Bunlardan ikisi Körfez,
Ayvalık ve çiftliğin bulunduğu Keremköy ile ilgilidir (http://keremkoy.blogspot.com.tr/).
Keremköy Blog’u içinde mutfak maceralarıma da yer vermekteyim. Ayvalık ile
ilgili olanda işe Ayvalık ve Körfez izlenimlerim yanında bir körfezli olarak ve
tüm hayatım boyunca sürekli yemek masamda olan zeytin ve zeytinyağı konusunda
bildiklerimi okuyucularım ile paylaşmaktayım (http://ahmetayvalik.blogspot.com.tr/ ).
Üçüncü Blog’um ise çalışma hayatım esnasında on yıl boyunca yayımladığım
Turunçgil Bülteni isimli dergi ile ilgilidir (http://turuncgilbulteni.blogspot.com.tr/ ).
Ülkemizde akademisyen olarak çalışma hayatımın bendeki izlerini kapsayacak ola
ve muhtemelen “Ülkemizde Akademisyen Olmak” isimli dördüncü Blog um bu yıl
yayımlanacak olgunluğa ulaşacaktır. Bunların yanında deniz, balıkçılık gibi
hobilerimi ilave etmek isterim.
Ancak
hayatın son evresi olan emeklilikte de yaş oldukça önemli gözükmektedir.
Fiziksel olarak tüm hayatınız boyunca aktif iseniz, zannederim 80 – 85 yaşına
kadar ölçülü olmak koşuluyla fiziksel aktivitenizi koruyabilirsiniz. Yani araç
kullanabilir, motosiklete binebilirsiniz. Daha sonrasını kısmet olur o yaşları
yaşarsam ileride anlatacağıma söz veririm.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder