Öncelikle zeytinyağı diğer bitkisel
ürünlerin tohumlarından elde edile ayçiçeği, mısır, soya kanola gibi yağlardan
farklıdır. Zeytinyağı, zeytin meyvesinin suyudur ve basit bir fiziksel presleme
veya santrifüj uygulaması ile elde edilir. Diğer bitkisel tohum yağlarının elde
edilmesinde rafinaj uygulamaları gereklidir ve bu işlemde bitkilerde mevcut
sağlık açısından yararlı bazı besin maddelerinin yok olması ile sonuçlanır. Birçok
işlenmemiş bitkisel ürünler gibi zeytinyağı da insan sağlığını olumlu etkileyen
birçok bitkisel besin maddelerini içerir. Bunları daha önceki http://ahmetayvalik.blogspot.com.tr/2013_10_01_archive.html isimli BLOG da sizlere anlatmıştım. İşte bu besin maddelerinin sağlığımız
açısından oynadığı önemli roller şunlardır:
· Sağlık
kontrollerinde korkulu rüyamız olan ve kalp krizinin tetikleyicileri arasında başrolü oynayan LDL olarak bildiğimiz “Düşük
Yoğunluklu Lipoproteinlerin” oksidasyonunu sağlar.
·
Vücudumuzda
kanser riskini azaltan DNA’ ların oksidasyonunu azaltır.
·
Kandaki glikoz
ve insülin düzeylerini azaltıcı rolü vardır.
·
Tansiyon
düşürücü rolü vardır. Kanda koagülasyonu azaltır.
·
İltihaplanmaların
azalmasında rol oynar.
Diğer bitkisel tohum yağlarının sağlığımız
açısından yapamadığı bu olumlu katkıları, zeytinyağları sağlayabilmektedir.
Çünkü yukarıda vurgulandığı gibi yağ üretim tekniklerinden olan rafinasyon
işlemleri, yağ üretimi esnasında, bitkilerde mevcut bu olumlu besin maddelerinin
yok olmasına neden olmaktadır. Fiziksel olarak sıkılarak elde edilen sızma gibi
zeytinyağlarında bulunan bu özellik, rafine edilmiş zeytinyağlarında da diğer
bitkisel tohum yağları gibi yoktur. O halde şunu iyi bilmemiz gerekir.
Zeytinyağının sağlık açısından yararlı olabilmesi için rafinaj işlemine tabi
olmaması ön koşuldur. Yüksek asitli ve ağır kokulu zeytinyağlarını yemeklik
hale getirmek için rafine edilen ve “rafine
zeytinyağı” olarak satılan zeytinyağları, aynen diğer bitkisel tohum yağları
(ayçiçeği, mısırözü, soya) gibidir.
Yukarıdaki nedenlerle mutfaklarımızda
kullanacağımız zeytinyağları ekstra natürel sızma veya natürel sızma olmalıdır.
A.B.D. de uzun yıllar zeytinyağları diyetleri üzerinde çalışan ve bir tıp
otoritesi olan ve bu konularda çok sayıda makalesi bulunan M.Flynn’ında
belirttiği gibi, her gün belirli miktarlarda yukarıda tanımı yapılan
zeytinyağlarının tüketilmesi sağlık açısından çok önemlidir. Bu miktar 3 yemek
kaşığı olarak verilmektedir. Zeytinyağının sağlık açısından günlük tüketimi,
Ege bölgesi yaşayanları için çok eski bir gelenektir. Birçok Egeli hatta
sabahları belirli miktarda ekstra natürel sızma zeytinyağını aç karına
içmektedirler. Fakat en çokta belirli sebze (karnabahar, lahana, brokoli, yeşil
kabak) ve otların haşlandıktan sonra üzerine dökülmesi ile yapılan tüketimdir. İşte
burada sizleri, bugüne kadar sağlık açısından doğru bildiğimiz, ama gerçekte
yanlış olan bazı konularda uyarmak isterim. Çünkü yukarıda ismini belirttiğim
otoritenin yazısını okuyana kadar ayni hatayı bende yaptım. Bu konu sebzelerin
haşlanarak üzerine zeytinyağı dökülmesi ve özellikle limon ve tuzla
tatlandırıldıktan sonra tüketilme işlemidir. Bu şekilde beslenme hatalı değil,
eksiktir. Çünkü haşlayarak tüketilen sebze ve otlar sağlığımız açısından çok
değerli bitkisel besin maddelerini içermektedir. Örneğin karnabahar, brokoli,
lahana gibi sebzeler, kansere karşı koruyucu oldukları bilimsel olarak ispat
edilen GLİKOZİNOLAT ları içermektedirler. Ancak bu gruba giren bitkisel
maddeler suda çözüldükleri için sebzelerin suda haşlanmaları esnasında
yıkanarak yok olmaktadırlar. Bunun sonucu bizler sağlığımız açısından çok
önemli olan bu maddeleri bilmeden yok etmekteyiz. Bu husus Ege’de dahi
bilinmediğinden, birçok ünlü lokantalarda suda haşlanmış zeytinyağlı sebze ve
otlar meze olarak gururla müşterilerine sunulmaktadır. Peki, bundan korunmanın
yolları var mıdır? Evet, İngiltere’de yapılan bir çalışma bunun yöntemlerini
ortaya koymuştur. Bitkilerde sağlık
açısında önemli bu besin maddelerinin korunması için sebze veya otların ya 5
dakika zeytinyağında sotelenmesi, ya 20 dakika buharda pişirilmesi veya 3
dakika mikrodalgada pişirilmesi yöntemleridir.
Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz. Evlerde tüketeceğimiz zeytinyağlarının
mutlaka sızma olması gerekir. Sızma zeytinyağları üzerinde dahi geniş bilgileri
sizlere daha önceki Blog yazılarımda sunmuştum. Belki tekrar olacak, ama bir
hususun hiç olmazsa beni okuyanlar tarafından da çok iyi bilinmesinde yarar
olduğu düşüncesindeyim. Kamuoyu zeytinyağını tek tanım altında bilmektedir. Son
yıllarda değişik yayınlar sızma zeytinyağının önemini halkımıza anlatmak
bakımından oldukça yararlı olmuştur. Zeytinyağı anonim bir tanımdır. Aynen
şarap gibi. Bugün piyasada 5 Tl ye de şarap olduğu gibi, çok astronomik
fiyatlara da şarap vardır. O halde istenen malın tanımını bilinçli olarak
yapılması çok önemlidir. Zeytinyağının kalitesi aynen şarap gibi zeytinyağının
üretildiği zeytin çeşidine, zeytin ağacının yetiştiği bölgeye, hasat ve
zeytinyağı üretim tekniklerine, hasat zamanına, asiditesine, aromasına ve daha
bir çok faktöre bağımlıdır. Hepinizin bildiği gibi zeytinyağında tahşiş olayı
hemen hemen her yıl medyamızın tekrar ettiği ve sürekli gündemimizde olan bir
sahtekârlıktır. Normal 1,0 – 1,5 asiditede olan zeytinyağı ile 0,3 – 0,7
arasında asidite gösteren zeytinyağı fiyatları arasındaki farklar, katlar
şeklinde olması gerekirken, ülkemizde firmalar bize zeytinyağını sızma, rafine
veya riviera olmak üzere 3 kategoride sunmaktadırlar. Bu tanımlar zeytinyağını
bilen ve değişik şekillerde tüketen tüketiciler için çok yetersizdir. Hiç
olmazsa asitlik, bölge, hasat zamanı ve çeşit gibi bilgilerin satışa sunulan
ambalajlar üzerinde olması bir zorunluluk olmalıdır. Ancak bu şekilde disipline
edilecek bir sunumda, tüketici kısmen de olsa korunmuş olacaktır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder