Biz çocuklarımızın
büyükleri olarak sıkça kullandığımız, ama içindeki anlamın pek bilincinde
olmadığımız bir deyiş vardır. Bu dünya bize atalarımızdan miras kalmadı, biz
onu torunlarımızdan ödünç aldık. Bugün yeryüzünün yaşadığı iklim, ekoloji,
göçler, gıdaya ulaşımda yaşanan sorunlar, kontrolsüz artan dünya nüfusu gibi
bazılarının geriye dönüşümü olmayan sorunlar düşünülecek olursa, şunu açıkça
söyleyebilirim ki, biz dünyalılar yeryüzünü içinde çıkılması çok zor bir konuma
getirdik ve çocuk ve torunlarımıza övünç duyamayacağımız bir yer küre
bırakacağız. 2050 yıllarında dünya nüfusunun ulaşacağı 10 milyar nüfus bu
sorunu daha da artıracağına şüphe yoktur. Son yıllarda yaşayarak öğrendiğimiz
iklim değişikliği ve ona bağlı küresel ısınmanın yaşamımızda ortaya çıkaracağı
sorunlar, sanki hiç bizleri ilgilendirmiyor gibi eski yaşantı tempomuza, bu
sorunları daha da artıracak şekilde devam etmekteyiz. Bence işin en garip
tarafı, sorunların çözümünü bilim ve teknolojileri gelişmiş ülkelere havale
etmiş olmamızdır. Çözümlere katkıda bulunacak ve gücümüz içinde olanları da
kullanma bilincinde ve isteğinde olamamızdır. Şunu şimdiden söyleyebilirim.
Henüz başlangıçta olan bu sorunların güçlenerek hayatlarımızı olumsuz etkilemesi
torunlarımıza kalmadan kapımızı çalacaktır. Şehirleşmenin arttığı ve buna
paralel yaşam lojistiğinin yoğunlaştığı, ayrıca gıda sağlamada her yıl artan
dışa bağımlılık, küresel sorunlarla baş etmemiz için yetersizlik sonucu bu vurdumduymazlığın
faturası yüksek olacaktır.
Türkiye
hızla kalkınmak isteyen bir ülkedir. Küresel ısınmanın esas sorumluları
Amerika, Avrupa ve Çin’dir. Ancak son 3 yıldır ülke ortalama sıcaklıklarının
rekor kırması bu konuda acil önlemleri gerekli kılmaktadır. Zaten su sıkıntısı
çeken ülkemizde bundan sonraki yıllar tarımda sulama sorunlarının artacağının
habercisidir. Şimdiden zaman kaybetmeden sulama teknolojisinde yeniliklerin
ülkemize ithali, yeni teknolojilerin araştırılması devletin ve araştırmaya yön
verme ile yükümlü kuruluşların öncelikli görevi olmalıdır. Ancak bu konuda ülke
medyasının artan ilgisi ve yayımlarına karşın, ilgililerin sessiz kalması bu
konudaki endişeleri artırmaktadır.
Orta
yaşın üzerinde olanların, birçok kuruyan dereler, çaylar yok olan sulak alan ve
göller belleklerindedir. Büyük bir yer altı gölünün üzerinde bulunan İç Anadolu
kontrolsüz sulu tarıma geçtikten sonra su seviyesi 100 metrenin altında
çekilmiş yok olmak üzeredir. Yalnızca bu
bölgede Beyşehir gölü, Hotamış ve sultan sazlıkları, Ereğli Akgöl, Meke ve
Akşehir gölleri yok olmanın sınırındadır. Devlet
Su İşleri(DSİ) verilerine göre Kayseri Yay, Çöl, Engir gölü, Hatay Amik, Konya
Akşehir, Eber, Akgöl, Hotamış ve Yunak gölü,
Kütahya Simav Gölü, İzmir Gölcük Gölü, Çanakkale Ece Gölü, Trabzon Sera Gölü,
Antalya Avlan Gölü artık suya hasret haldedirler. Bazı göller tamamen
kururken bazıları ise bataklık halini alarak göl vasfını kaybetmiştir. Ülkemizde yakın geçmişte bu örnekleri her
yöreden vermek mümkündür. Ayrıca son yıllarda hızla gelişen sanayi mevcut
akarsu ve göllerin ekolojik olarak bozulmasına neden olmuştur. Normal olmayan
bu olayların üzerinde pek durulmamış, gelişmeler doğal olarak
değerlendirilmiştir.
Bunun
dışında NASCA gibi birçok hükümet dışı uluslararası kuruluşlar firmalar,
belediyeler gibi kuruluşlarla iklim lehine projeler hazırlamakta ve
uygulamaktadır. Ülkemizden de bu kuruluşlar ile işbirliği yapan çok az sayıda özel
sektör firması mevcuttur. İhracat yapan özel sektörün bu alanda zorlanması
yakın zamanda uygulanmaya başlayacak karbon vergisi yoluyla olacaktır. Bu gibi
sivil toplum örgütleri hükümetlerin Paris anlaşması hükümlerine uymadaki
isteksizliğini kırma potansiyeline sahiptir.
Bu
noktada merak ediyorum. Bir iki belediye hariç çevreci olduklarını iddia eden
belediyeler, bu konuda ya bilgisiz ya da bana ne politikası uygulamaktadırlar.
Gelin
biz bireyler olarak bu konuda hem daha detaylı bilgi edinelim ve de yakın
geleceğimiz için bir tehdit olan iklim değişikliği için bizlere düşen görevleri
vakit kaybetmeden uygulamanın yollarını arayalım ve çevremizi bilgilendirerek
kamuoyu oluşturalım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder