Ağustos 2016 ayının sonuna yaklaşıyoruz. Fakat Körfez
ikliminin bu yılki kadar normallerden saptığını görmemiştim. Daha geçen yıla
kadar yaz aylarında araç klimalarımızı ender kullanırken, bu yıl sürekli açık
tuttuk. Ege de Temmuz ve Ağustos aylarının egemen iklim olayı poyrazdır. Evet,
bu yılda poyraz bu iki ayda soluklanmadan esti. Ama her zaman kuru esen bu
rüzgara bu yıl nedense nem sürekli olarak arkadaşlık etti. Bu durumda
Ayvalık’tan körfeze baktığınızda daima görüntüye hakim olan Kaz dağı nedense ya
silik veya görüntüde hiç yoktu. Körfezde hemen hemen herkesin bildiği bir
inanış vardır. Ağustos ayının yarısı yaz, yarısı kıştır. Yani Ağustos ayının
ikinci yarısında sabah kalktığınızda ince bir pantolon ve bir kalınca tişört
gerekir ve saat 10 dan sonra tekrar yaza dönülür ve akşam sabah çıkardığınız tişört
tekrar giyilir. Bu yıl bunları unuttuk, hatta geceleri ter içinde uyanarak
Ağustos’un ikinci yarısında klima açma ya başladık. Yaklaşık bir iki hafta önce
her zamanki gibi saat 6 da kalktım ve balkona çıktığımda, bu yıl unuttuğum Ege
tüm görkemi ile karşımdaydı. Spontane kendimi “hoş geldin Ege” derken buldum.
Ege'nin ve körfezin ne kadar muhteşemi olduğunu tekrar anımsadım. Umalım bu yıl
yaşanan anomalilikler geçicidir ve küresel ısınmanın göstergeleri değildir.
Fakat diğer taraftan Keremköy ’deki çiftlik evi ve komşularda bulunan derin su
kuyularının bu yaz sonunda kuruduğunu da burada belirtmek isterim. Aşırı
sıcaklar bölgede yapılan sebze üretimini dahi olumsuz etkiledi. Yazın zevkle
tükettiğimiz ve yörede Boşnak fasulyesi olarak bilinen fasulye sıcaklar
nedeniyle ilk çiçeklerini kaybettiğinden uzun bir süre pazarlarda bu fasulyeyi
bulmak imkansızlaştı. Gelen az miktardaki fasulyede inanılmaz fahiş fiyatlara
satıldı.
Ayvalık eski yıllara göre bu yaz havanın olumsuzluğuna
rağmen kalabalıktı. Bayramlarda nüfus inanılmaz arttı. Ayvalık ve çevresi gelen
misafirlerine körfezin diğer yerleşim yerlerine göre gerek gastronomi ve
gerekse görsellik ve tatil aktiviteleri bakımında çok daha çeşitli ve kaliteli
olanaklar sunma potansiyeline sahiptir. Her şeyden önce İstiklal savaşına kadar
Rum nüfusun hakim olduğu bölge, mübadele ile Adalar, Girit, Rumeli
göçmenlerinin yerleşimine açılmış etnik bakımından çok zenginliğin yaşandığı
bir yer haline gelmiştir. Boşnak nüfusunda yoğun yaşadığı bu bölge gelen
misafirleri şaşırtacak kadar yaşam zenginliği sunma becerisindedir. Bunlara
ilave olarak son bir iki on yılda büyük şehirlerdeki hayatı yorucu bulan önemli
bir kitle özellikle Ayvalık ve civarını kendine yaşam nişi olarak seçmişlerdir.
Ayvalık şehri gerek mimarisi ve gerekse merkezdeki sosyal yaşamı bakımından hala
gelenler tarafından pekiyi bilinmemektedir. Genellikle profesyonel turizm
açısından Cunda ve Sarımsaklı öne çıkarılırken, esas zenginliğin bulunduğu eski
şehir maalesef gerekli ilgiyi çekememektedir. Gelenlerin genellikle hayran
kaldığı eski cunda evleri kadar ve hatta sayı ve estetik bakımından daha zengin
olan Ayvalık şehir merkezi, inanıyorum ki, kısa süre sonra çok popüler bir
yaşam merkezi haline dönüşecektir.
Nitekim Rumlardan kalan taş mağazalar
(depolar) restore edilerek butik otellere ve kafelere dönüşmeye başlamıştır.
Esasında Ayvalık şehir olarak bu konsept içinde değişime uğrayacağına ve dar daima esintili taş yolların otel, kafe ve restoranlar ile dolacağı zaman oldukça yakındır. Nereden mi biliyorum, çünkü Antalya, Bodrum, Marmaris'te başlayan çılgın turizm endüstrisi, Körfezde tek potansiyele sahip Ayvalık ve çevresini keşfetmeye başladı.
Esasında Ayvalık şehir olarak bu konsept içinde değişime uğrayacağına ve dar daima esintili taş yolların otel, kafe ve restoranlar ile dolacağı zaman oldukça yakındır. Nereden mi biliyorum, çünkü Antalya, Bodrum, Marmaris'te başlayan çılgın turizm endüstrisi, Körfezde tek potansiyele sahip Ayvalık ve çevresini keşfetmeye başladı.
Kanımca Ayvalık, tüm kıyılarının yapılaşmadan uzak kalması,
çok sayıda ve oya gibi işlenmiş koyları, adaları, iç denizi, şehrin tümüne
yakın eski Rum mimarisini koruyan taş binaları, zeytinlikleri ve ülkemizin en
kaliteli zeytinyağları, yeni ve eski zeytinyağı fabrikaları ve özellikle
tuğladan gökyüzüne tırmanan bacaları, fıstık çamı ormanları ve yapılaşmadan
kendini korumuş eşsiz doğası ile inanıyorum ki, tüm Ege'nin en güzel
yörelerinin başında gelmektedir.
Sanayiden uzak bu bölgenin turizme açılmaya başladığı bu
günlerdeki gelişimi, biz Ayvalık sakinlerini şimdiden korkutmaya başladı bile.
Örneğin yakın zamana kadar yalnız yaz aylarındaki şehir içi trafik sorunu artık
tüm yıla yayılmış durumda. Araçlarımız ile şehir merkezine gitme olayı artık
geçmişte kaldı. Ayvalık şehrinin en büyük sorunlarının başında trafik sorunu
gelmektedir. Bu konuda yetki ve sorumluk taşıyanların düşünce ve planlarını
ilgili web sayfalarında görmek ve bilgilenmekte mümkün olamamaktadır. Ancak
dolmuş ve belediye otobüsleri ile her yere ulaşmak mümkündür.
Körfezde son 3 yıldır yaşanan başka bir olay ise
Ayvalık’ın 15 Km uzağında yakın tarihe kadar dingin bir hayat süren, zeytini ve
bamyası ile tanınan Gömeç ilçesinin inşaat furyasına kurban edilmesi oldu.
Çiftlik evimizin olduğu Keremköy’ e 3 Km uzakta olan bu ilçe Boşnak ve Yörük
ağırlıklı oldukça şirin bir yerleşim yeridir. Yeni inşaatlarla birlikte göç almaya başlayan ilçede şimdiden trafik sorun olmaya başladı bile. Korkarım bir
5 yıl sonra bükünler nostaljik olarak anılmaya başlanacak.