AYVALIK’ TA OCAK AYINDA YAŞAM
Sizlere son iki gün içinde Ayvalık’ta yaşanan
ekstrem meteorolojik olaylardan bahsetmek istiyorum. Diğer yazılarımda da
vurguladığım gibi eşim ve ben emekli olduktan sonra Marmara ve Ege sahillerinde
birkaç yaşam yeri denedikten sonra yerleşmek için Ayvalık’ta karar verdik. Son
5 yıldan beri buraya yerleştik. Zannederim hayatımızda ki iyi kararlardan biri
de bu oldu. Yazımdaki ilk satırdaki hava olaylarına gelince, 26 Ocak 2016 günü
Ayvalık
benim son 5 yıldır görmediğim sürpriz bir kar yağışı yaşadı ve karda tüm gün erimeden kaldı. Bugün 27 Ocak 2016 harika güneşli bir havaya uyanan biz Ayvalıklılar, hemen kendimizi dışarıya attık, ancak sabah yerler hiç beklemediğimiz kadar buz tutmuştu. Neyse biraz dikkat ederek düşmeden şehir merkezine geldiğimizde, güneş görmeyen Ayvalık’ın karakteristik dar sokakları hariç genelde kar erimiş ve inanılmaz bir bahar havası her yeri sarmalamıştı. Yeniden dış mekanlarda insanlar artmış, kordon boyunda yaşam tüm canlılığı ile tekrar başlamıştı. Ayvalık’ta kışın dahi kötü hava koşulları sizi en fazla 3 – 4 gün eve mahkûm etmektedir. Çoğumuzun bildiği gibi Ege bölgesi hava bakımından poyrazı ile anılır. Son 5 yıldır yaşam deneyimi bana rüzgarın daha çok Temmuz, Ağustos aylarında sert estiğini gösterdi. Diğer mevsimlerde doğal olarak poyraz sert esmesine rağmen sıklığı oldukça azdır. Hatta kışın çok sakin güneşli havaların kuzey Ege’de hüküm sürdüğünü söyleyebilirim. Bu nedenle gerek kafeler ve gerekse kahvelerde hayat dış mekanlarda sürmektedir. Bu yaşantıda Ayvalık’ta oldukça yaygın sigara içenleri sevindirmektedir. Hatta kışın en sert geçtiği Ocak, Şubat aylarında gazetenizi dış mekanlarda kahve veya çayınız eşliğinde okuyabilirsiniz.
benim son 5 yıldır görmediğim sürpriz bir kar yağışı yaşadı ve karda tüm gün erimeden kaldı. Bugün 27 Ocak 2016 harika güneşli bir havaya uyanan biz Ayvalıklılar, hemen kendimizi dışarıya attık, ancak sabah yerler hiç beklemediğimiz kadar buz tutmuştu. Neyse biraz dikkat ederek düşmeden şehir merkezine geldiğimizde, güneş görmeyen Ayvalık’ın karakteristik dar sokakları hariç genelde kar erimiş ve inanılmaz bir bahar havası her yeri sarmalamıştı. Yeniden dış mekanlarda insanlar artmış, kordon boyunda yaşam tüm canlılığı ile tekrar başlamıştı. Ayvalık’ta kışın dahi kötü hava koşulları sizi en fazla 3 – 4 gün eve mahkûm etmektedir. Çoğumuzun bildiği gibi Ege bölgesi hava bakımından poyrazı ile anılır. Son 5 yıldır yaşam deneyimi bana rüzgarın daha çok Temmuz, Ağustos aylarında sert estiğini gösterdi. Diğer mevsimlerde doğal olarak poyraz sert esmesine rağmen sıklığı oldukça azdır. Hatta kışın çok sakin güneşli havaların kuzey Ege’de hüküm sürdüğünü söyleyebilirim. Bu nedenle gerek kafeler ve gerekse kahvelerde hayat dış mekanlarda sürmektedir. Bu yaşantıda Ayvalık’ta oldukça yaygın sigara içenleri sevindirmektedir. Hatta kışın en sert geçtiği Ocak, Şubat aylarında gazetenizi dış mekanlarda kahve veya çayınız eşliğinde okuyabilirsiniz.
Ama şu geçen 5 yıl içinde yalnız Ayvalık’a
değil tüm Ege kasabalarına olan yerleşme isteği artmakta ve şehir bu kısa
sürede dahi inanılmaz değişimlere uğramaktadır. Ayvalık şehrinin eskiden beri
diğer Kuzey Ege ilçelerinden daha zengin olan sosyal hayatı, burayı kaliteli
yaşam standartı arayanların tercihleri içine koymaktadır. Bu nedenle de emlak,
buna paralel zeytinlik fiyatları dahi her yıl kendini katlamağa başlamıştır.
Gerçekten bizim gibi yaşı ilerlemiş bireyler için bu küçük yaşam birimleri
hayatı inanılmaz ölçüde kolaylaştırmaktadır.
Bugün eşim ile birlikte şehirde yaptıklarımızı
kısaca anlatmak isterim Büyük şehirlerde yaşayanların bu işler için harcayacağı
zaman ve emeğin değerlendirilmesini de sizlere bırakıyorum. Çünkü benim çalışma
hayatımda bu işleri artık bir metropol olan Adana’da ne kadar zorluk içinde
yaptığımı ve çektiğim sıkıntıları hala anımsıyorum.
Sabah 11 de yaya olarak şehir merkezine
gittik. Öncelikle eşimin 2-3 gün önce otobüs durağında unuttuğu yatak
çarşaflarını belki bulabiliriz diye Ayvalık Belediye binasına uğradık. Olumsuz
yanıt yanında orada çalışan kibar insanların Merkez karakoluna uğramamız
önerisine uyarak, karakol binasına gittik. Orada da yanıt olumsuzdu, ancak
şehrin sahip olduğu dinginliğin tüm insanlarda yarattığı rahatlık ve pozitif
ilişkileri buradaki memurlarda da gördük. Biz çarşafları bulamadık ama çaldığımız
tüm kapılarda güler yüz bulduk. Oradan cep telefon tarifesinde yaptırmak
istediğimiz bir değişiklik için ilgili şirketin hizmet binasına uğradık ve
gerekli yardımları gördük. Önemli işlerimizden biride banka işlemleriydi. Bu
işlemler beni Adana’da iken korkuturdu. Yalnız bankaya gitmek, işlemlerinizi
yapmak ve arabanızla trafik içinde olmak, stresli zaman tüketmenizi
gerektirirdi. Burada trafik derdi olmadan, ekstra zaman tüketmeden
işlerinizi halledebiliyorsunuz.. Daha
sonra eşim ampul almak için bir elektrikçiye gitmemizi istedi ve onun sürekli
gittiği bir dükkana uğrayarak ampulümüzü aldık. Daha sonra şehrin merkezinde
olan ve gerçekten güzel ürünler yapan fırından ekmeğimizi aldık. Fakat en ilginci
satın almak istediğimiz, fakat hiçbir alışveriş merkezinde bulamadığımız kepek
oldu. Niçin kepek? Bir süre önce Adana’daki evimize gitmiş ve oradaki eski
dostlarımız birlikte hayatı paylaşmıştık. Sohbet esnasında bir dostumuz
yıllardan beri sabahları bir yemek kaşığı kepek tükettiğini söyledi ve bir çok
faydasını anlattı. Gerçekten daha sonra internette yaptığım ufak bir araştırma
sonucu kepeğin yadsınamayacak kadar önemli olan yararlarını öğrendim. Bunun
üzerine Adana’ da birçok alışveriş merkezi dolaştıktan sonra birinde ürünü
buldum ve aldım. Hemen ertesi günü gerek ben ve gerekse eşim sabahları bir
tatlı kaşığından fazla kepeği yarım bardak suda 5-10 dakika beklettikten sonra
tüketmeğe başladık ve inanılmaz derecede özellikle kabızlık açısından yararlı
olduğunu yaşayarak öğrendik. Yanımızda Ayvalık’a getirdiğimiz kepek bir hafta
önce bitti. Burada büyük alışveriş merkezlerinin hiç birinde bulamadığım gibi
bu ürünü hiç görmediklerini söylediler. Ben
ürünü İstanbul’da çalışan çocuklarıma ısmarlamayı düşünürken, hala Ege’de
yaygın olan tahıl ürünleri satan ve zahireci olarak isimlendirilen dükkanlarda
bulabileceğimi düşündüm ve bugün tüm çarşıda 3 farklı zahireci bulup
araştırdıktan sonra, Şeytanın Kahvesi olarak bilinen ve birçok yerli turistin
koruk suyu nedeniyle tanıdığı kahvenin yanındaki zahirecide aradığımızı bulduk ve 2 Kg aldık. Bu zahireci bana yoğurt ile karıştırarak tüketmemi önerdi. Ben eve geldikten sonra büyük bir istekle bir yemek kaşığı kepeği yoğurt ve biraz balla karıştırarak yedim. Bu karışımın tadı da harikaydı. Bu iş bittikten sonra eşim peksimet almayı istedi. Şehir içinde bu işi yapan bir fırın bularak mısır ekmeğinden yapılmış değişik bir peksimet aldık. Artık alışveriş tamam derken birde peynirciye uğramamız gerekti. Neyse tanıdığımız bir mandıradan o işi de bitirdik ve tam dönerken eşim, evde turp otu haşladığını balık ile harika olacağını söyledi ve böylece son işimizi e tamamlayarak eve dönmeğe başladık. Ancak elimizdeki torba oldukça ağırlaştığı için merkezden bir dolmuşa binerek 5 dakika sonra evimize ulaştık. Tüm bu alışveriş ve diğer işler bir buçuk saat içinde oldu ve trafik sorunu hiç yoktu.
koruk suyu nedeniyle tanıdığı kahvenin yanındaki zahirecide aradığımızı bulduk ve 2 Kg aldık. Bu zahireci bana yoğurt ile karıştırarak tüketmemi önerdi. Ben eve geldikten sonra büyük bir istekle bir yemek kaşığı kepeği yoğurt ve biraz balla karıştırarak yedim. Bu karışımın tadı da harikaydı. Bu iş bittikten sonra eşim peksimet almayı istedi. Şehir içinde bu işi yapan bir fırın bularak mısır ekmeğinden yapılmış değişik bir peksimet aldık. Artık alışveriş tamam derken birde peynirciye uğramamız gerekti. Neyse tanıdığımız bir mandıradan o işi de bitirdik ve tam dönerken eşim, evde turp otu haşladığını balık ile harika olacağını söyledi ve böylece son işimizi e tamamlayarak eve dönmeğe başladık. Ancak elimizdeki torba oldukça ağırlaştığı için merkezden bir dolmuşa binerek 5 dakika sonra evimize ulaştık. Tüm bu alışveriş ve diğer işler bir buçuk saat içinde oldu ve trafik sorunu hiç yoktu.
Peki, tüm bunları niçin yazdım. İnanıyorum
ki, çalışma hayatının sonuna gelmiş birçok insanın hayali, artık yaşı ilerlemiş
insanlar için yaşanmaz hale gelen büyük şehirlerden uzaklaşarak emekliliğini
sakin bir yerde yaşamaktır. Bu nedenle henüz küçük kalmış ve benliğini koruyan
şehirler bizler için cazibe merkezleri haline gelmiştir. Ayvalık bu cazibe
merkezlerinden biridir. Ancak hayat İstanbul’u aratmayacak kadar pahalıdır.
Ancak Ayvalık’a 10-20 Km uzaklıktaki Gömeç, Altınova gibi yerleşim birimleri de
sizleri mutlu edecek yerler arasındadır ve hayat kısmen daha ucuzdur.