12 Şubat 2018 Pazartesi

GELECEĞİMİZİ TEHDİT EDEN NE?



Biz çocuklarımızın büyükleri olarak sıkça kullandığımız, ama içindeki anlamın pek bilincinde olmadığımız bir deyiş vardır. Bu dünya bize atalarımızdan miras kalmadı, biz onu torunlarımızdan ödünç aldık. Bugün yeryüzünün yaşadığı iklim, ekoloji, göçler, gıdaya ulaşımda yaşanan sorunlar, kontrolsüz artan dünya nüfusu gibi bazılarının geriye dönüşümü olmayan sorunlar düşünülecek olursa, şunu açıkça söyleyebilirim ki, biz dünyalılar yeryüzünü içinde çıkılması çok zor bir konuma getirdik ve çocuk ve torunlarımıza övünç duyamayacağımız bir yer küre bırakacağız. 2050 yıllarında dünya nüfusunun ulaşacağı 10 milyar nüfus bu sorunu daha da artıracağına şüphe yoktur. Son yıllarda yaşayarak öğrendiğimiz iklim değişikliği ve ona bağlı küresel ısınmanın yaşamımızda ortaya çıkaracağı sorunlar, sanki hiç bizleri ilgilendirmiyor gibi eski yaşantı tempomuza, bu sorunları daha da artıracak şekilde devam etmekteyiz. Bence işin en garip tarafı, sorunların çözümünü bilim ve teknolojileri gelişmiş ülkelere havale etmiş olmamızdır. Çözümlere katkıda bulunacak ve gücümüz içinde olanları da kullanma bilincinde ve isteğinde olamamızdır. Şunu şimdiden söyleyebilirim. Henüz başlangıçta olan bu sorunların güçlenerek hayatlarımızı olumsuz etkilemesi torunlarımıza kalmadan kapımızı çalacaktır. Şehirleşmenin arttığı ve buna paralel yaşam lojistiğinin yoğunlaştığı, ayrıca gıda sağlamada her yıl artan dışa bağımlılık, küresel sorunlarla baş etmemiz için yetersizlik sonucu bu vurdumduymazlığın faturası yüksek olacaktır.
Türkiye hızla kalkınmak isteyen bir ülkedir. Küresel ısınmanın esas sorumluları Amerika, Avrupa ve Çin’dir. Ancak son 3 yıldır ülke ortalama sıcaklıklarının rekor kırması bu konuda acil önlemleri gerekli kılmaktadır. Zaten su sıkıntısı çeken ülkemizde bundan sonraki yıllar tarımda sulama sorunlarının artacağının habercisidir. Şimdiden zaman kaybetmeden sulama teknolojisinde yeniliklerin ülkemize ithali, yeni teknolojilerin araştırılması devletin ve araştırmaya yön verme ile yükümlü kuruluşların öncelikli görevi olmalıdır. Ancak bu konuda ülke medyasının artan ilgisi ve yayımlarına karşın, ilgililerin sessiz kalması bu konudaki endişeleri artırmaktadır.
Orta yaşın üzerinde olanların, birçok kuruyan dereler, çaylar yok olan sulak alan ve göller belleklerindedir. Büyük bir yer altı gölünün üzerinde bulunan İç Anadolu kontrolsüz sulu tarıma geçtikten sonra su seviyesi 100 metrenin altında çekilmiş yok olmak üzeredir.  Yalnızca bu bölgede Beyşehir gölü, Hotamış ve sultan sazlıkları, Ereğli Akgöl, Meke ve Akşehir gölleri yok olmanın sınırındadır. Devlet Su İşleri(DSİ) verilerine göre Kayseri Yay, Çöl, Engir gölü, Hatay Amik, Konya Akşehir, Eber, Akgöl, Hotamış ve Yunak gölü, Kütahya Simav Gölü, İzmir Gölcük Gölü, Çanakkale Ece Gölü, Trabzon Sera Gölü, Antalya Avlan Gölü artık suya hasret haldedirler. Bazı göller tamamen kururken bazıları ise bataklık halini alarak göl vasfını kaybetmiştir.  Ülkemizde yakın geçmişte bu örnekleri her yöreden vermek mümkündür. Ayrıca son yıllarda hızla gelişen sanayi mevcut akarsu ve göllerin ekolojik olarak bozulmasına neden olmuştur. Normal olmayan bu olayların üzerinde pek durulmamış, gelişmeler doğal olarak değerlendirilmiştir.
Bunun dışında NASCA gibi birçok hükümet dışı uluslararası kuruluşlar firmalar, belediyeler gibi kuruluşlarla iklim lehine projeler hazırlamakta ve uygulamaktadır. Ülkemizden de bu kuruluşlar ile işbirliği yapan çok az sayıda özel sektör firması mevcuttur. İhracat yapan özel sektörün bu alanda zorlanması yakın zamanda uygulanmaya başlayacak karbon vergisi yoluyla olacaktır. Bu gibi sivil toplum örgütleri hükümetlerin Paris anlaşması hükümlerine uymadaki isteksizliğini kırma potansiyeline sahiptir.
Bu noktada merak ediyorum. Bir iki belediye hariç çevreci olduklarını iddia eden belediyeler, bu konuda ya bilgisiz ya da bana ne politikası uygulamaktadırlar.
Gelin biz bireyler olarak bu konuda hem daha detaylı bilgi edinelim ve de yakın geleceğimiz için bir tehdit olan iklim değişikliği için bizlere düşen görevleri vakit kaybetmeden uygulamanın yollarını arayalım ve çevremizi bilgilendirerek kamuoyu oluşturalım.