BİLİM
VE DİN
“Bilim ilerledikçe dinin
söyleyecekleri azalıyor”. Bu ifadeyi
yakında ya bir belgeselde gördüm veya okudum.
Ama biyoteknoloji alanında tartışılan bu ifade bana çok şey ifade
etmektedir. Hatta son yıllarda biyoteknolojik ilerlemeler Tanrı rolünü oynamak
şeklinde ifade edilmeye başlandı. Son zamanlarda beni fazlasıyla meşgul eden
bir düşünce oldu.. Tanrıyı oynamak mı,
yoksa Tanrıyı yeni bilimsel gelişmeler içinde aramak mı? Bence ikincisi doğru. Çünkü sınırlarını dahi
sanal ve matematiksel olarak çözdüğümüz evrenin var oluşundaki güç, küçücük bir
planette (Dünya) karbon atomuna dayalı yarattığı organik yapı, bunun dışında suyun
ve oksijenin olmadığı evrende fizikselde olsa var olan anorganik oluşumlar,
hepsi önceden belirlenmiş fiziksel ve organik kurallar içinde varlıklarını ve
evrimlerini sürdürmektedir. İşte ben yaratanı bu yasaları belirleyen güç içinde
arıyorum.
Karbon iskeleti üzerine
kurulmuş olan biyolojik varlıklarda enerji metabolizma yolları, genetik yapı
taşları ortak olmasına karşın ufak nüanslarla fauna ve floradaki çeşit
zenginliği ve ortak metabolizma yollarının her bir kişide ortak değişiklikler
göstermesi inanılmaz bir zenginliğe sahiptir.
20. Yüzyılda başlayan ve 21. yüzyılda ivme kazanan canlıların moleküler
düzeyinde tanımak, onların genetik yapılarına müdahale etmek ve hatta genetik
malzemeleri kullanarak biyomühendislik alanında canlı tasarımında yeni kapılar
açmak, insanoğlunu inançta yeni sorular ve arayışlar içine sokmuştur.
Bu nedenledir ki, tek tanrılı
dinlerin bugünkü teolojik yorumu insanoğlunun yeni arayışlarına yeterli
gelmemektedir. Düşüncelerime göre teizm
bu ortamda güç toplamakta ve bizleri bu düzenin sahibi olan büyük gücü
tanımamıza ve bu yönde inançlar geliştirmemize nedenler yaratmaktadır.
Peki, rüm bu düşüncelerime
rağmen yaratanı kendime ve siz okurlara tanımlayabilir miyim? Kocaman bir hayır. Neden mi, çünkü bu alemin
küçük bir yıldızında organik varlıkların en akıllısı olarak yaratılan ben, o
muhteşem gücü anlamakta ve anlatmakta kendimi çok yetersiz görüyorum. Ve yaratana ailemden ve yaşadığım toplumdan
aldığım uhrevi öğretiler disiplini içinde minnetlerimi, yakarışlarımı bildiriyorum.
Çünkü hala bilmediğimğz ve anlamadığımız sayısız olay var. Başka bir makalemde
sizlere “Beden ve Ruh” konusunda düşündüklerimi yazmıştım. Ruhun ölümsüzlüğüne
inanıyorum. Peki, varlığımızın ölümsüz parçası olan ruh nedir? İnanıyorum ama
bilmiyorum.