10 Ağustos 2022 Çarşamba

 

BİLİM VE DİN

 

“Bilim ilerledikçe dinin söyleyecekleri azalıyor”.  Bu ifadeyi yakında ya bir belgeselde gördüm veya okudum.  Ama biyoteknoloji alanında tartışılan bu ifade bana çok şey ifade etmektedir. Hatta son yıllarda biyoteknolojik ilerlemeler Tanrı rolünü oynamak şeklinde ifade edilmeye başlandı. Son zamanlarda beni fazlasıyla meşgul eden bir düşünce oldu..  Tanrıyı oynamak mı, yoksa Tanrıyı yeni bilimsel gelişmeler içinde aramak mı?  Bence ikincisi doğru. Çünkü sınırlarını dahi sanal ve matematiksel olarak çözdüğümüz evrenin var oluşundaki güç, küçücük bir planette (Dünya) karbon atomuna dayalı yarattığı organik yapı, bunun dışında suyun ve oksijenin olmadığı evrende fizikselde olsa var olan anorganik oluşumlar, hepsi önceden belirlenmiş fiziksel ve organik kurallar içinde varlıklarını ve evrimlerini sürdürmektedir. İşte ben yaratanı bu yasaları belirleyen güç içinde arıyorum.

Karbon iskeleti üzerine kurulmuş olan biyolojik varlıklarda enerji metabolizma yolları, genetik yapı taşları ortak olmasına karşın ufak nüanslarla fauna ve floradaki çeşit zenginliği ve ortak metabolizma yollarının her bir kişide ortak değişiklikler göstermesi inanılmaz bir zenginliğe sahiptir.  20. Yüzyılda başlayan ve 21. yüzyılda ivme kazanan canlıların moleküler düzeyinde tanımak, onların genetik yapılarına müdahale etmek ve hatta genetik malzemeleri kullanarak biyomühendislik alanında canlı tasarımında yeni kapılar açmak, insanoğlunu inançta yeni sorular ve arayışlar içine sokmuştur.

Bu nedenledir ki, tek tanrılı dinlerin bugünkü teolojik yorumu insanoğlunun yeni arayışlarına yeterli gelmemektedir.  Düşüncelerime göre teizm bu ortamda güç toplamakta ve bizleri bu düzenin sahibi olan büyük gücü tanımamıza ve bu yönde inançlar geliştirmemize nedenler yaratmaktadır.

Peki, rüm bu düşüncelerime rağmen yaratanı kendime ve siz okurlara tanımlayabilir miyim?  Kocaman bir hayır. Neden mi, çünkü bu alemin küçük bir yıldızında organik varlıkların en akıllısı olarak yaratılan ben, o muhteşem gücü anlamakta ve anlatmakta kendimi çok yetersiz görüyorum.  Ve yaratana ailemden ve yaşadığım toplumdan aldığım uhrevi öğretiler disiplini içinde minnetlerimi, yakarışlarımı bildiriyorum. Çünkü hala bilmediğimğz ve anlamadığımız sayısız olay var. Başka bir makalemde sizlere “Beden ve Ruh” konusunda düşündüklerimi yazmıştım. Ruhun ölümsüzlüğüne inanıyorum. Peki, varlığımızın ölümsüz parçası olan ruh nedir? İnanıyorum ama bilmiyorum.