İlkbaharın bu ilk ayında tüm doğada
olduğu gibi Ege’nin tüm cömertliğini sergilediği Ayvalık’ta mahmur kış
uykusundan uyanmaktadır. Ayvalık’ta kış uykuları ülkemizin diğer yörelerinde
olduğu gibi çok derin değildir. Kış aylarında Ayvalık yaz aylarındaki oldukça
aktif hayatın verdiği o tatlı yorgunluğu atma çabası içinde kendini birazda
tembelliğin kollarında dinlendirmeyi özler. Güneşli havalarda yine her yer
cıvıl cıvıldır. Ege’nin o meşhur kuzey rüzgarları pek esmez. Bu nedenle Ayvalık
genellikle durgun ve ayna gibi olan iç denizde güzelliğini seyreder. Yağışlı ve
rüzgarlı havalarda sırtını kuzeye dönmüş kahvelerin kuytu masaları genellikle
hayatı dışarıda arayan insanlarla doludur.
Sabahları fırından alınan sıcak simitler, Ege’nin meşhur peynirleri ve
demli çaylarla yapılan kahvaltılar kış gününü daha sabahtan güzelleştirmeğe
yetmektedir.
Bu yıl Mart ayı, başlangıçta biraz
soğuk ve yağışlı geçmesine karşın, oldukça sıcak ve sakin günleri de bizlere
cömertçe sundu. İkinci yarı tüm güzelliği ile İlkbahara merhaba dedi.
Zeytinlikler arasında anemonlar rengârenk güzelliklerini cömertçe sergilediler.
Yabancıların pek bilmemesine karşın, Ege’nin meşhur otları içinde özellikle
zeytin ağacı diplerinde ve zeytinlikleri birbirinde ayıran kesimlerde
toplayacağınız yabani kuşkonmazları hemen orada yemek, zeytinlik ziyaretlerini
ziyafete dönüştürmektedir. Eğer bir Ayvalıklı ile bu gezileri yapacak
olursanız, kendi topladığınız değişik otlarla sofralarınızı zenginleştirir ve kendinizi
şımarta bilirsiniz. Bu aylarda genellikle tatlı ve acı sarmaşıklar, hindiba
(Radika), turp otu sürgünleri, arapsaçı, şevketi bostan, eşek helvası, ısırgan,
kızılbacak (horozibiği), labada, ebegümeci, cibez ve diğerleri pazaryerlerinde
ve normal günlerde çarşı içinde sürekli satılmaktadır. Hindibanın karahindiba
olarak bilineni diğer yeşil olanlardan çok daha lezzetlidir. Özellikle balık
yemekleri yanında haşlanmış otların sızma zeytinyağı ve limonla tatlandırılarak
sofrada sunulması bulunmaz bir taamdır. Acı sarmaşığın yılda en az birkaç defa
tüketilmesi körfezde ritüel haline gelmiştir. Bunun çok şifalı olduğuna
inanılmaktadır.
İlkbahar kapıyı çalmaya başlayınca
Ayvalık’ı mekân tutmuş yazlıkçılarda hazırlıklara başlarlar. Esas hazırlık ayı
Nisan – Mayıs’tır. Ama birçok yazlık evde tamirat ve özellikle bahçe bakımları
Mart ayından başladı. Havalara bağlı olarak yavaş yavaş göçlerde başlayacaktır.
Ayvalık’ta yazlıkçı dediğimiz kesim hemen hemen yılın yarısını bu evlerde
geçirmektedir. Bu nedenle Ayvalık nüfusu
bu aylarda 2 – 3 misli artmaktadır.
Bilindiği gibi tüm Ayvalık çevresi
zeytin ormanıdır. Altınova’dan Küçükkuyu’ya kadar tüm sahil yöreye Osmanlıdan
beri zenginlik veren zeytinlikler ile kuşatılmıştır. Zeytinliklerde yaz ayları
dışında sürekli bir bakım çalışmaları vardır. Hasadın bittiği bu ilkbahar
aylarında hava sıcaklıklarına bağlı olarak Şubat ayında başlayan budama işleri
oldukça yoğundur. Zeytinliklerde budama işlemleri çok önemli olduğu için bu
işlemler Şubat - Nisan ayları arasında tüm körfezde devam etmektedir. Budanan
kalın dallar yakacak olarak pazarlanır. Geriye kalan ince dallar ve yapraklar
maalesef yakılmaktadır. Bu aylarda körfez yöresine yolu düşenler zeytin
ormanları içinde yükselen yoğun dumanları görmüşlerdir. Bu gerek zeytinlik
topraklarının zaten düşük olan organik madde düzeylerini artırmak ve gerekse
ekolojik olarak büyük bir kaynak israfıdır. Örneğin ülkemiz narenciye
üretiminin % 80 ‘ninin yapıldığı Doğu Akdeniz bölgesinde narenciye
budamalarında ortaya çıkan organik materyal traktör arka milinden güç alarak
çalışan dal öğütücüler ile parçalanarak bahçede yeşil gübre olarak
bırakılmaktadır. Ayni işlemin körfez yöresi zeytinliklerinde yapılması için
görünürde bir engel yoktur. Ancak son 10 yıldır zeytinyağının beklenen ekonomik
getiriyi sağlamaması bölge üreticisinin zeytin ağaçlarına gereken bakım özenini
göstermesini engellemektedir. Diğer taraftan üreticinin çoğu budama
artıklarının yeşil gübre olarak kullanılabileceğinin pek bilincinde
değildirler. Bu değerli materyalin her yıl yakılarak yok edilmesi yerine Tarım
ve Orman Bakanlığı temsilcilerinin bu hususta üreticiyi aydınlatması ve dal
öğütme makinelerinin satın alınmasında üreticilerin ekonomik olarak
desteklenmesi gerekmektedir. Dünyadaki kuraklık tehlikesinin kapımızı çaldığı
günümüzde toprakların su tutma kapasitesinin artmasını sağlayacak organik madde
miktarının artırılması kaçınılmaz öğelerden biridir. Budama dışında gübreleme
ve ilaçlama işlemleri de devam etmektedir. Bu nedenle ana yollarda dahi sabah
ve akşam saatlerinde oldukça yoğun bir traktör trafiği mevcuttur. Bu nedenle de
bu yörede anayollarda seyir halinde bulunan araçların, traktör trafiğini
açısından dikkatli olmaları kendi güvenlikleri açısından önemlidir.
Mart
ayında diğer bir doğa olayı da fıstık çamlarının düğün şölenidir. Bu tarihlerde
çam ağaçlarının çiçek açması ve dişi çiçeklerin döllenmesi için erkek cinsiyet
hücreleri olan polenlerin yağmur gibi rüzgârla etrafa savrulmalarıdır. Düşünün
bir dişi hücreyi dölleyebilmek için milyarlarca polen o hiç eskimeyen düzen
için de her yıl yarışmaktadır. Çam fıstığı tarımın yoğun yapıldığı bu yörede bu
muhteşem doğa olayı her yıl yaşanmaktadır. Nedense bu olaydan genellikle
hanımlar balkonlar sapsarı polenlerle kaplandığı için şikâyetçi olmaktadırlar.
Özellikle Ayvalık şehrinin seçkin bölgesi olan Çamlıkta bu olay oldukça yoğun
yaşanmaktadır.
Biliyorsunuz
bu yıl Mart ayı sonunda mahalli idare seçimlerimiz yapıldı. Ben 4 yıldır seçim
olaylarını Ayvalık’ta diğer şehirlerden farklı, bir şölen gibi yaşamaktayım. Bu
ay Ayvalık gibi küçük bir yörede tüm partilerin seçim faaliyetleri oldukça
yoğun geçmesine karşın en ufak bir tansiyon yükselmesine şahit olmadım. İki
farklı parti konvoyları karşılaştıklarında esprili olarak birbirlerini
selamlamakta ve yollarına devam etmektedirler. Gece toplantılarında atılan
havayi fişekler kış gününün o dinginliğinde tüm körfeze renkli bir ışıltı
olarak yansımakta ve parti gözetlemeden etkinliğin güzelliğini yaşatmaktadır.
Ayvalık’ta CHP adayı Sayın Rahmi GENCER seçimleri kazandı. Turizm açısından
büyük potansiyele sahip bu şehrin tekrar Osmanlı zamanındaki eski parlak
günlerine dönmesi için Sayın GENCER’i büyük bir sorumluluk ve yoğun bir iş
beklemektedir. Körfez içinde tek bozulmadan kalan ve kendini bugüne kadar
korumuş olan bu eski şehir, hak ettiği yönetim becerisine tekrar kavuşur. Bu
benim en samimi dileğimdir.