2 Nisan 2014 Çarşamba

MART AYINDA AYVALIK


İlkbaharın bu ilk ayında tüm doğada olduğu gibi Ege’nin tüm cömertliğini sergilediği Ayvalık’ta mahmur kış uykusundan uyanmaktadır. Ayvalık’ta kış uykuları ülkemizin diğer yörelerinde olduğu gibi çok derin değildir. Kış aylarında Ayvalık yaz aylarındaki oldukça aktif hayatın verdiği o tatlı yorgunluğu atma çabası içinde kendini birazda tembelliğin kollarında dinlendirmeyi özler. Güneşli havalarda yine her yer cıvıl cıvıldır. Ege’nin o meşhur kuzey rüzgarları pek esmez. Bu nedenle Ayvalık genellikle durgun ve ayna gibi olan iç denizde güzelliğini seyreder. Yağışlı ve rüzgarlı havalarda sırtını kuzeye dönmüş kahvelerin kuytu masaları genellikle hayatı dışarıda arayan insanlarla doludur.  Sabahları fırından alınan sıcak simitler, Ege’nin meşhur peynirleri ve demli çaylarla yapılan kahvaltılar kış gününü daha sabahtan güzelleştirmeğe yetmektedir.

Bu yıl Mart ayı, başlangıçta biraz soğuk ve yağışlı geçmesine karşın, oldukça sıcak ve sakin günleri de bizlere cömertçe sundu. İkinci yarı tüm güzelliği ile İlkbahara merhaba dedi. Zeytinlikler arasında anemonlar rengârenk güzelliklerini cömertçe sergilediler. Yabancıların pek bilmemesine karşın, Ege’nin meşhur otları içinde özellikle zeytin ağacı diplerinde ve zeytinlikleri birbirinde ayıran kesimlerde toplayacağınız yabani kuşkonmazları hemen orada yemek, zeytinlik ziyaretlerini ziyafete dönüştürmektedir. Eğer bir Ayvalıklı ile bu gezileri yapacak olursanız, kendi topladığınız değişik otlarla sofralarınızı zenginleştirir ve kendinizi şımarta bilirsiniz. Bu aylarda genellikle tatlı ve acı sarmaşıklar, hindiba (Radika), turp otu sürgünleri, arapsaçı, şevketi bostan, eşek helvası, ısırgan, kızılbacak (horozibiği), labada, ebegümeci, cibez ve diğerleri pazaryerlerinde ve normal günlerde çarşı içinde sürekli satılmaktadır. Hindibanın karahindiba olarak bilineni diğer yeşil olanlardan çok daha lezzetlidir. Özellikle balık yemekleri yanında haşlanmış otların sızma zeytinyağı ve limonla tatlandırılarak sofrada sunulması bulunmaz bir taamdır. Acı sarmaşığın yılda en az birkaç defa tüketilmesi körfezde ritüel haline gelmiştir. Bunun çok şifalı olduğuna inanılmaktadır.
İlkbahar kapıyı çalmaya başlayınca Ayvalık’ı mekân tutmuş yazlıkçılarda hazırlıklara başlarlar. Esas hazırlık ayı Nisan – Mayıs’tır. Ama birçok yazlık evde tamirat ve özellikle bahçe bakımları Mart ayından başladı. Havalara bağlı olarak yavaş yavaş göçlerde başlayacaktır. Ayvalık’ta yazlıkçı dediğimiz kesim hemen hemen yılın yarısını bu evlerde geçirmektedir.  Bu nedenle Ayvalık nüfusu bu aylarda 2 – 3 misli artmaktadır.
Bilindiği gibi tüm Ayvalık çevresi zeytin ormanıdır. Altınova’dan Küçükkuyu’ya kadar tüm sahil yöreye Osmanlıdan beri zenginlik veren zeytinlikler ile kuşatılmıştır. Zeytinliklerde yaz ayları dışında sürekli bir bakım çalışmaları vardır. Hasadın bittiği bu ilkbahar aylarında hava sıcaklıklarına bağlı olarak Şubat ayında başlayan budama işleri oldukça yoğundur. Zeytinliklerde budama işlemleri çok önemli olduğu için bu işlemler Şubat - Nisan ayları arasında tüm körfezde devam etmektedir. Budanan kalın dallar yakacak olarak pazarlanır. Geriye kalan ince dallar ve yapraklar maalesef yakılmaktadır. Bu aylarda körfez yöresine yolu düşenler zeytin ormanları içinde yükselen yoğun dumanları görmüşlerdir. Bu gerek zeytinlik topraklarının zaten düşük olan organik madde düzeylerini artırmak ve gerekse ekolojik olarak büyük bir kaynak israfıdır. Örneğin ülkemiz narenciye üretiminin % 80 ‘ninin yapıldığı Doğu Akdeniz bölgesinde narenciye budamalarında ortaya çıkan organik materyal traktör arka milinden güç alarak çalışan dal öğütücüler ile parçalanarak bahçede yeşil gübre olarak bırakılmaktadır. Ayni işlemin körfez yöresi zeytinliklerinde yapılması için görünürde bir engel yoktur. Ancak son 10 yıldır zeytinyağının beklenen ekonomik getiriyi sağlamaması bölge üreticisinin zeytin ağaçlarına gereken bakım özenini göstermesini engellemektedir. Diğer taraftan üreticinin çoğu budama artıklarının yeşil gübre olarak kullanılabileceğinin pek bilincinde değildirler. Bu değerli materyalin her yıl yakılarak yok edilmesi yerine Tarım ve Orman Bakanlığı temsilcilerinin bu hususta üreticiyi aydınlatması ve dal öğütme makinelerinin satın alınmasında üreticilerin ekonomik olarak desteklenmesi gerekmektedir. Dünyadaki kuraklık tehlikesinin kapımızı çaldığı günümüzde toprakların su tutma kapasitesinin artmasını sağlayacak organik madde miktarının artırılması kaçınılmaz öğelerden biridir. Budama dışında gübreleme ve ilaçlama işlemleri de devam etmektedir. Bu nedenle ana yollarda dahi sabah ve akşam saatlerinde oldukça yoğun bir traktör trafiği mevcuttur. Bu nedenle de bu yörede anayollarda seyir halinde bulunan araçların, traktör trafiğini açısından dikkatli olmaları kendi güvenlikleri açısından önemlidir.
Mart ayında diğer bir doğa olayı da fıstık çamlarının düğün şölenidir. Bu tarihlerde çam ağaçlarının çiçek açması ve dişi çiçeklerin döllenmesi için erkek cinsiyet hücreleri olan polenlerin yağmur gibi rüzgârla etrafa savrulmalarıdır. Düşünün bir dişi hücreyi dölleyebilmek için milyarlarca polen o hiç eskimeyen düzen için de her yıl yarışmaktadır. Çam fıstığı tarımın yoğun yapıldığı bu yörede bu muhteşem doğa olayı her yıl yaşanmaktadır. Nedense bu olaydan genellikle hanımlar balkonlar sapsarı polenlerle kaplandığı için şikâyetçi olmaktadırlar. Özellikle Ayvalık şehrinin seçkin bölgesi olan Çamlıkta bu olay oldukça yoğun yaşanmaktadır.

Biliyorsunuz bu yıl Mart ayı sonunda mahalli idare seçimlerimiz yapıldı. Ben 4 yıldır seçim olaylarını Ayvalık’ta diğer şehirlerden farklı, bir şölen gibi yaşamaktayım. Bu ay Ayvalık gibi küçük bir yörede tüm partilerin seçim faaliyetleri oldukça yoğun geçmesine karşın en ufak bir tansiyon yükselmesine şahit olmadım. İki farklı parti konvoyları karşılaştıklarında esprili olarak birbirlerini selamlamakta ve yollarına devam etmektedirler. Gece toplantılarında atılan havayi fişekler kış gününün o dinginliğinde tüm körfeze renkli bir ışıltı olarak yansımakta ve parti gözetlemeden etkinliğin güzelliğini yaşatmaktadır. Ayvalık’ta CHP adayı Sayın Rahmi GENCER seçimleri kazandı. Turizm açısından büyük potansiyele sahip bu şehrin tekrar Osmanlı zamanındaki eski parlak günlerine dönmesi için Sayın GENCER’i büyük bir sorumluluk ve yoğun bir iş beklemektedir. Körfez içinde tek bozulmadan kalan ve kendini bugüne kadar korumuş olan bu eski şehir, hak ettiği yönetim becerisine tekrar kavuşur. Bu benim en samimi dileğimdir.